Thumbnail
  • 01.10.2021

İklim Değişikliği

BM İklim Raporu’ndan Öğrendiğimiz 5 Önemli Konu

 

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı bilim insanlarının dönüm noktası niteliğindeki çalışmasında, insanlığın iklim üzerindeki zararlı etkisinin “gerçek” olduğu kaydedildi. Rapora göre, sera gazlarının atmosfere salımının devam etmesi sonucu yaklaşık 15 yıl içinde önemli bir sıcaklık sınırı aşılabilir. Raporda ayrıca, bu yüzyıl sonunda deniz seviyelerinin 2 metreye kadar yükselebileceğine dikkat çekiliyor. Fakat sera gazı salınımlarındaki kayda değer kısıtlamaların yükselen sıcaklıkları dengeleyebileceğine dair yeni bir umut da var.

 

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) bu önemli değerlendirmesi, “Siyasetçiler için Özet” olarak bilinen 42 sayfalık bir belgede yer aldı.

Bu rapor, 2013’ten bu yana iklim değişikliği biliminin en büyük incelemesi niteliğinde ve Glasgow’da COP26 olarak bilinen önemli iklim zirvesinden üç aydan kısa bir süre önce yayımlandı. Önümüzdeki aylarda da bir dizi raporun yayımlanması bekleniyor.

BM Genel Sekreteri António Guterres, “IPCC Çalışma Grubu 1 Raporu insanlık için kırmızı bir alarmdır” dedi:

“Şimdi güçlerimizi birleştirirsek, iklim felaketini önleyebiliriz. Fakat bugünün raporunun açıkça gösterdiği gibi, geciktirme zamanımız yok ve mazeretlere yer yok. COP26’nın başarılı olmasını sağlamak için hükümet liderlerine ve tüm paydaşlara güveniyorum.” IPCC’nin belgesinde vurgulu bir şekilde “insan etkisinin atmosferi, okyanusları ve toprağı ısıttığı kesindir” ifadesi yer alıyor. Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı bilim insanlarının hazırladığı iklim değişikliği raporunun büyük etki yaratması bekleniyor. BBC Çevre Muhabiri Matt McGrath, rapordan çıkarılması gereken beş dersten söz ediyor.

İklim değişikliği yaygın, yoğun ve hız kazanan bir sorun, gidişat bize bağlı

Batı’da yaşayanlar açısından gezegenin ısınması tehlikesi, sadece uzak bölgeleri etkileyen bir sorun değil artık. Oxford Üniversitesi’nden Dr. Friederike Otto, BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporunun yazarlarından biri. Otto, “İklim değişikliği geleceğin sorunu değil, bugünü ve her bölgeyi etkileyen bir sorun” diyor.

BM raporunu güçlü ve çarpıcı kılan şey ise bilim insanlarının iddialarını özgüvenle dile getirmesi.

Raporun ‘Politika Belirleyiciler için Özet’ başlıklı 40 sayfalık bölümünde “büyük ihtimalle” ifadesine 42 kez yer verilmiş. Bilimsel açıdan bu yüzde 90-100 oranında bir kesinlik ifade ediyor. Londra’daki UCL Üniversitesi’nden Prof Arthur Petersen, BBC’ye verdiği demeçte, “Raporda sürpriz denebilecek tek bir şey yok; bu kadar güçlü kılan şey ise genel olarak hakim olan kesinlik ifadesi” diyor. IPCC’de Hollanda hükümetinin eski temsilcisi olan Petersen, raporun onaylanması aşamasında da gözlemciydi. Rapor için, “Ölçülü, serinkanlı, kimseyi suçlamayan, pat, pat, pat diye durumu ortaya koyan bir rapor” diyor. Saptanan en net konu ise iklim değişikliğinde insanın sorumluluğuna dair. Artık kaçamak bir ifade kullanılmıyor: Olanlardan biz sorumluyuz.

1,5 derecelik sıcaklık artışı limiti

2013’te yayımlanan bir önceki IPCC iklim değişikliği raporunda, sıcaklık artışının 1,5 derecede sınırlanmasının güvenli bir küresel limit olması konusu gündeme gelmemişti.

Ancak 2015’teki Paris İklim Sözleşmesi’ne yönelik siyasi müzakerelerde, gelişmekte olan birçok ülke ve adalar, bu limitin belirlenmesi için bastırmış ve bunun kendileri açısından bir ölüm kalım meselesi olduğunu ifade etmişti.

1,5 derecelik sıcaklık artışıyla ilgili 2018’de hazırlanan bir raporda da bu oranın altında kalmanın 2 derece artışa kıyasla çok büyük avantajları olacağı vurgulanmış, bunun için de 2030’a kadar karbon emisyonunun yarı yarıya azaltılması ve 2050’de de net sıfır karbon emisyonu hedefine dikkat çekilmişti. Aksi halde, 1,5 derecelik sıcaklık artışı 2030 ile 2052 yılları arasında gerçekleşmiş olacaktı.

Yeni raporda bu bulgu bir kez daha teyit ediliyor. Senaryo ne olursa olsun, 1,5 derece eşiğine 2040’ta ulaşılacağı, karbon emisyonunun sınırlanmaması durumunda ise bu artışın 10 yıl içinde gerçekleşmiş olacağı belirtiliyor. Net sıfır karbon hedefi, sera gazı salınımının temiz teknoloji ve yeşil enerji gibi yöntemlerle mümkün olduğunca azaltılması, geri kalanınsa ise ağaç dikme gibi yöntemlerle emilmesinin sağlanması anlamına geliyor.

Durum ciddi olsa da bu ani bir felakete sürüklenmek anlamına gelmiyor.

Raporun yazarlarından biri olan Dr. Amanda Maycock, İngiltere’deki Leeds Üniversitesi’nde görevli. “1,5 derece eşiği, siyasi olarak önemli bir eşik elbette ama iklim bakımından bu bir bıçak sırtını ifade etmiyor; yani ‘1,5 derece sınırı aşıldığında her şey felaket olacak’ diye bir durum yok” diyor. “Raporda değerlendirmeye alınan en düşük emisyon senaryosuna göre, bu yüzyıl içerisinde ısınma 1,5 derece civarında veya altında stabilize oluyor. Bu şekilde ilerlenirse, iklim değişikliğinin sonuçları büyük ölçüde önlenebilir.”

Kötü haber: Ne yaparsak yapalım deniz seviyesi yükselecek

IPCC, geçmişte deniz seviyesinin yükselme riskini değerlendirme bakımından fazla muhafazakâr davranmakla eleştirilmişti. Bu konuda net araştırmaların olmaması nedeniyle geçmiş raporlarda Grönland ve Antarktika buzullarının erimesinin potansiyel etkilerine yer verilmemişti.

Bu kez öyle olmadı.

Raporda, mevcut senaryoya göre deniz seviyesindeki yükselmenin muhtemel oranı aşarak bu yüzyıl sonunda 2 metreyi, 2150’de ise 5 metreyi bulabileceği belirtiliyor. Bu ihtimal düşük olsa da sera gazı emisyonunun çok yükseldiği bir senaryoda ihtimal dışı da değil. Ancak emisyonun sınırlanması ve sıcaklık artışının 2100 itibarıyla 1,5 derece civarında tutulması hâlinde bile deniz seviyesi yükselmeye devam edecek. IPCC raporunun yazarları arasında olan Melbourne Üniversitesi akademisyeni Prof. Malte Meinshausen’e göre tehlike “uzun vadede deniz seviyesi artışıyla ilgili bu korkutucu rakamlarla ilgili’’.

“Raporda, 1,5 derece sıcaklık artışında bile uzun vadede 2-3 metrelik deniz seviyesi yükselmesi söz konusu. En kötü senaryoda ise 2150’de birkaç metrelik yükselme olabilir. Bu ürkütücü, bizim ömrümüzün sonunda olmasa da çok yakında olabilecek bir şey ve gezegen açısından sorunlu bir miras.”

Deniz seviyesindeki yükselme görece daha az bile olsa, bunun kaçınılmaz sonuçları olacak.

IPCC raporunu hazırlayan çalışma grubunun başkanlarından Valerie Masson-Delmotte’ye göre, ‘‘Deniz seviyesinin giderek yükselmesi, geçmişte yüz yılda bir yaşanan olayların, gelecekte çok daha sık yaşanması anlamına gelecek’’.

“Geçmişte yüz yılda bir meydana gelen olay, bu yüzyıl ortasında on yılda bir veya iki kez yaşanacak. Bu raporda sunduğumuz bilgi çok önemli; göz önünde bulundurulmalı ve bu olaylara hazırlık yapılmalı.”

İyi haber: Bilim insanları neyin işe yarayacağı konusunda daha emin

Raporda, geçmiştekilere kıyasla daha net ve ciddi uyarılar var. Ama umut da var. Bilim insanları, iklimin karbondioksite (CO2) karşı duyarlılığının sanılandan daha fazla olduğunu düşünüyor ve uzun zamandır endişe duyuyordu. CO2 seviyesinin iki katına çıkmasının gezegende sıcaklık artışına etkisinin ne olacağına dair beklentiler bakımından 2013 raporunda, 1,5 derece ile 4,5 derece arasında bir artıştan söz ediliyordu.

Bu raporda ise üst sınır 3 derece olarak belirlendi.

Rapordaki bir diğer büyük sürpriz de atmosferin ısınmasına yol açan gazlardan biri olan metan gazıyla ilgili. IPCC’ye göre, gezegende sıcaklık şu anda 1,1 derece artmış durumda ve bunun 0,3 derecesi metan gazından kaynaklandı. Petrol ve doğal gaz, tarım ve pirinç ekiminden kaynaklı emisyonların azaltılması kısa vadede büyük sonuçlar elde edilmesini sağlayabilir.

ABD Çevre Savunma Fonu’ndan Fred Krupp, “Rapor, özellikle petrol ve doğal gaz sektörünün yol açtığı metan kirlenmesinin acilen azaltılması konusundaki tartışmalara son noktayı koyuyor; bu alandaki azaltma en hızlı ve en ucuz yoldan sonuç almayı sağlayacak” diyor. Prof. Krupp, küresel ısınmaya karşı en hızlı ve en etkili yolun, insan etkinliklerinden kaynaklı metan gazı emisyonunu azaltmaktan geçtiğini vurguluyor.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği