Thumbnail
  • 15.08.2025

 “İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği”ne göre uçak bakım-onarım faaliyetleri ‘‘Tehlikeli’’ sınıfta yer alırken, gemi ve tekne bakımının ‘‘Çok Tehlikeli’’ olarak kabul edilmesi, havacılık sektörünün gerçek risk profiliyle örtüşmeyen ciddi bir çelişkiyi ortaya koymaktadır.

Her başarılı uçuşun arkasında, yolcuların görmediği ancak uçuş emniyetinin temelini oluşturan kritik bir süreç vardır: Sivil hava taşıtlarının bakım ve onarımı. Bu alanda çalışan teknisyenler, yüksek teknoloji, karmaşık sistemler ve yoğun baskı altında görev yaparlar. Ancak Türkiye’deki mevcut yasal çerçeve, bu kritik mesleğin taşıdığı riskleri yeterince yansıtıyor mu? “İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği”ne göre uçak bakım-onarım faaliyetleri “Tehlikeli” sınıfta yer alırken, gemi ve tekne bakımının “Çok Tehlikeli” olarak kabul edilmesi, havacılık sektörünün gerçek risk profiliyle örtüşmeyen ciddi bir çelişkiyi ortaya koymaktadır.

Bu makale, sivil havacılık bakım-onarım işletmelerinin tehlike sınıfının neden “Çok Tehlikeli” olarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ve bu bağlamda Yorgunluk Risk Yönetim Sistemi’nin (FRMS) hayati önemini detaylarıyla ele almaktadır.

Mevcut durum ve kritik çelişki: Uçak ve gemi bakımı

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği (İSG) uygulamaları, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu temelinde şekillenir. İşyerlerinin tehlike sınıfları ise, NACE Rev. 2 kodlamasına dayanan “İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği” ile belirlenir. Bu tebliğdeki mevcut durum şöyledir:

 • Hava taşıtlarının ve uzay araçlarının bakım ve onarımı (NACE Kodu: 33.16): Tehlikeli Sınıf

• Gemilerin ve teknelerin bakım ve onarımı (NACE Kodu: 33.15): Çok Tehlikeli Sınıf

 Bu sınıflandırma, ilk bakışta dahi mantıksal bir tutarsızlık içermektedir. Havacılık bakım faaliyetleri; yanıcı ve toksik kimyasallara maruziyet, yüksekte ve kapalı alanlarda çalışma, yüksek basınçlı sistemler, iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ve en önemlisi, yapılacak en ufak bir hatanın yüzlerce insanın hayatına mal olabileceği gerçeği gibi sayısız risk barındırır. Bu risklerin profili, gemi bakımından daha az değil, aksine birçok yönden daha ağırdır.

 Bu sınıflandırma farkı, havacılık bakım işletmelerinin yasal olarak daha az İSG önlemi almasına neden olmaktadır. “Çok Tehlikeli” sınıftaki bir işyerinde tam zamanlı iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu, alınması gereken eğitimlerin kapsamı ve denetim sıklığı gibi yükümlülükler çok daha ağırdır. Mevcut durumda havacılık sektörü, hak ettiği İSG korumasından yasal olarak mahrum bırakılmaktadır.

Neden “Çok Tehlikeli”? Havacılık Bakımının Gerçek Risk Profili

 Havacılık bakım faaliyetlerinin “Çok Tehlikeli” sınıfa yükseltilmesini zorunlu kılan temel risk faktörleri şunlardır:

 1. Yoğun Kimyasal Maruziyet: Bakım teknisyenleri, günlük operasyonlarda jet yakıtı, hidrolik sıvılar, solventler, özel kaplamalar ve temizleyiciler gibi kanserojen ve toksik olabilen onlarca kimyasala maruz kalmaktadır.

 2. Karmaşık Fiziksel Riskler: Uçak kanatları ve gövdesi üzerinde yüksekte çalışma, yakıt tankları gibi dar ve kapalı alanlarda görev yapma, ağır motor bileşenlerinin taşınması ve ergonomik olmayan pozisyonlarda uzun süre çalışma gibi riskler standart operasyonun bir parçasıdır.

 3. Yüksek Enerjili Sistemler: Uçakların aviyonik ve elektrik sistemleri yüksek voltaj içerir. Hidrolik sistemler binlerce PSI’lık basınçla çalışır. Motor testleri sırasında ortaya çıkan gürültü, titreşim ve itki tehlikeleri de cabasıdır.

4. Ağır Psikososyal Baskı: Havacılık sektörü zamana karşı yarışır. Uçakların yerde kalma süresini minimuma indirme baskısı, gece vardiyaları, düzensiz çalışma saatleri ve yorgunluk, insan hatası riskini katbekat artırır.

Katastrofik Sonuç Riski: Diğer sektörlerden farklı olarak, havacılık bakımında yapılan bir hata sadece bir iş kazasına yol açmaz. Gözden kaçan küçük bir çatlak, yanlış sıkılmış bir cıvata veya unutulmuş bir alet, bir uçuş felaketine neden olabilir. Bu durum, yapılan işin sorumluluğunu ve riskini benzersiz bir seviyeye taşır.

 Yorgunluk: Görünmez Tehlike ve FRMS’nin Rolü

 Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) ve Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) gibi otoriteler, yorgunluğun, bakım kaynaklı kazalardaki en kritik insan faktörlerinden biri olduğunu yıllardır vurgulamaktadır. Yorgunluk, sadece uykusuzluk değil; aynı zamanda karar verme yeteneğini zayıflatan, dikkati dağıtan ve hata yapma olasılığını artıran fizyolojik bir durumdur.

 Bu noktada, Yorgunluk Risk Yönetim Sistemi (FRMS - Fatigue Risk Management System) devreye girer. FRMS, sadece çalışma saatlerini sınırlayan basit bir kural listesi değildir. Bilimsel prensiplere dayalı, proaktif ve veri odaklı bir yönetim sistemidir. 

Etkili bir FRMS Uygulaması

 • Çalışma ve dinlenme sürelerini personelin sirkadiyen ritmini (vücudun biyolojik saati) gözetecek şekilde planlar.

 • Personelin yorgunluk seviyesini raporlayabileceği gizli ve cezalandırıcı olmayan kanallar oluşturur.

 • Toplanan verileri analiz ederek riskli vardiya düzenlerini ve iş yüklerini tespit edip iyileştirir.

 • Tüm personele yorgunluk yönetimi konusunda eğitimler verir.

 6331 sayılı Kanun, işverene “çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlama” ve “riskleri önleme” temel yükümlülüğünü vermektedir. Yorgunluk, kanıtlanmış bir risk olduğuna göre, FRMS uygulamak bu yasal yükümlülüğün doğrudan bir gereğidir.

 Sonuç ve Eylem Çağrısı

Sivil havacılık bakım-onarım işletmelerinin mevcut “Tehlikeli” sınıflandırması, sektörün gerçek risklerini hafife alan, hem çalışan sağlığını hem de uçuş emniyetini tehdit eden yasal bir boşluktur. Uçak bakımının barındırdığı karmaşık riskler ve bir hatanın potansiyel katastrofik sonuçları, bu faaliyetlerin acilen “Çok Tehlikeli” sınıfa alınmasını zorunlu kılmaktadır.

 Bu değişiklik, sadece bir bürokratik düzenleme değil, bir zihniyet devriminin başlangıcı olacaktır. İşletmeleri;

 • Daha kapsamlı risk değerlendirmeleri yapmaya,

 • İSG profesyonellerine daha fazla kaynak ayırmaya,

 • Ve en önemlisi, yorgunluk gibi kritik insan faktörlerini FRMS gibi bilimsel sistemlerle proaktif bir şekilde yönetmeye teşvik edecektir.

Türkiye’nin havacılık emniyeti standartlarını en üst seviyeye çıkarmak, gökyüzündeki güvenliğin yerdeki titiz ve sağlıklı çalışma koşullarından başladığını kabul etmekle mümkündür. Bu adımı atmak, hem bakım personelinin can ve sağlık güvenliğini teminat altına alacak hem de milyonlarca yolcunun hayatını koruyacaktır.

Başlıca Referanslar:

 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu.

 İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği (28509 Sayılı Resmî Gazete).

 ICAO. (2016). Fatigue Management Guide for Airline Operators.

 EASA. Human Factors in Aviation Maintenance.

 Reason, J. (1997). Managing the Risks of Organizational Accidents.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği