Thumbnail
  • 01.06.2021

PANDEMİK HAVACILIK STRATEJİLERİ 

 

Uzun bir aradan sonra hepinize tekrar merhaba. Tüm hayatımızı ve havacılık sektörü de dahil olmak üzere pek çok sektörü küresel ölçekte durma noktasına getiren bir pandemi yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz insanlık olarak. Krizden etkilenmeyen ülke, insan, sektör hemen hemen yok gibi. 

 

Peki havacılık sektörü açısından bu dönemi farklı kılan özellikler nelerdir derseniz, öncelikle eşi benzeri olmayan, daha önce sektörün karşılaşmadığı bir krizden söz ediyoruz. Yapısı gereği havacılık sektörü cylical (döngüsel) bir sektör. Her türlü ekonomik ve finansal krizden, terörden, savaşlardan, meteorolojik şartlardan kolayca etkilenen kırılgan bir sektörden bahsediyoruz. Havacılık tarihi ilk dönemlerinden itibaren çeşitli krizlerle karşı karşıya kalmış ve bu krizlerden en fazla %5-10 kayıpla çıkarak kısa sürede toparlanmıştır. Ancak sektörün günümüzdeki durumu 1945’te bu yana görülen en büyük krizdir. Dinamik ve rekabet yoğun bir sektör olan havacılık sektörü 11 Eylül de dahil olmak üzere her krizden geliştirdiği stratejiler ve yönetim modelleri ile başarılı bir şekilde çıkmasını ve kısa sürede toparlanmasını bilmiş ve son 15 yılda (2009 krizi haricinde) sürekli artış göstermiş ve bu artış ekonomik büyümenin üzerinde gerçekleşmiştir. Sektörün küresel ekonomiye katkısı 2.4 trilyon dolardır. Bu rakam küresel GSH’nin %3.4’üne tekabül etmektedir. 

 

Ancak şu anki kriz süreci diğerlerine göre farklı parametreleri barındırmaktadır. Eski krizlerde şu anda olduğu gibi havacılıkta üretim durma noktasına gelmemiş, sadece talepte düşüş olmuş, yani insanlar çeşitli sebeplerle uçmamış, seferler ya da dolayısıyla zincir durmamıştır. Yani arz (üretim) devam etmiş ancak talep azalmıştır. Bu krizde ise talep olduğu halde arz olmamıştır. İnsanlar uçmak istese bile uçuşlar durduğu için bu gerçekleşmemiş, en önemlisi ise sınırlar kapatılmıştır. 

 

Havacılık sektörü GSYİH ile doğrudan ilişkili bir sektördür, yani ülkeler 1 puan büyürse o ülkenin havacılığı 2 puan büyür. Pandemi nedeniyle dünyada ekonomik anlamda %3-5 daralma yaşanacağından dolayı havacılıktaki toparlanmanın da buna bağlı olarak IATA tahminleri doğrultusunda 2024’ü bulacağı öngörülmektedir. Belirsizliklerin ve öngörülemez durumların yaşandığı bir süreç de diyebiliriz bu döneme. Çünkü IATA dahil olmak üzere pek çok uluslararası havacılık organizasyonu tahminlemelerinde yanıldılar ve pek çok farklı senaryo ile karşımıza çıktılar. Havayollarının operasyonlarını %50 azalttığını ve uçaklarının çoğunu yere indirdiğini düşündüğümüzde durumun vehametini görmemiz daha kolaydır. Tabi bu krizden sadece havayolu şirketleri etkilenmedi. Havacılık; havalimanları, bakım kuruluşları, tedarikçiler, yer hizmetleri, hava trafik hizmetleri gibi bütünsel bir hizmetler zinciri olduğundan tüm bu süreçlerdeki kayıpları da hesaba kattığımızda toplam kaybın 1 trilyon dolar olduğu söylenilmektedir. Sadece havayolu şirketlerinin gelir kaybı 419 milyar dolardır (IATA). Bu zaman zarfinda 7.5 milyon uçuş ertelenmiş ve talepte %54’lük bir düşüş yaşanmıştır. Havalimanlarının kaybı ise küresel bazda 171 milyar dolardır. Havacılıkta 22 bin uçağın 17 bininin yerde kalmasına tarih ilk defa tanıklık etmektedir. Havayollarında pandeminin ilk dönemlerinde inflow (nakit girdisi) olmadığı halde outflow (nakit akışı) devam etmiştir. Park pozisyonunda duran uçakların da bakıma ihtiyacı vardır (Ayrıca sabit maliyetler). İlk çeyrekte elinde nakit rezervi (cashflow) olan havayolları ayakta kalmayı başarmış daha sonra havayolları ek desteklere ihtiyaç duymuştur.  

Hayat her zaman değişim ve dönüşümleri de beraberinde getirir. Havacılık sektöründe de artık “Covid öncesi” ve “Covid sonrası” olmak üzere bir miladın yaşanacağı açıktır. Eski normaller olmayacak, yeni süreç ve dizayn tasarımları ortaya çıkacaktır. Havacılık tarihinde her tür krizden sonra yeni evrilmeler ortaya çıkmıştır. Örneğin SARS krizi havalimanlarında termal kameraların yer almasına neden olmuştur. 11 Eylül krizinde ise güvenlikle ilgili daha sıkı önlemler (body scanner, bagaj taraması) getirilmiştir. Bu krizde ise maske, sosyal mesafe, çoğu uçuş sürecinin dijitale dönmesi, hijyen kuralları, yalın ikram modeli veya ikramsız seyahat, uçakta dergi/battaniye verilmemesi gibi kurallar ön plana çıkmaktadır. İnsandan insana etkileşimi en aza indirgeyen temassız sistemler, uçaklara el bagajı alınmaması, online check-in işlemlerinin daha fazla yaygınlaşması gibi biyometrik çözümler artık alışılması gereken kurallardan sadece birkaçıdır. Havacılıkta kuralların değişeceği ve var olan algoritmalarla sürecin devam edemeyeceği açıktır. Bu değişim, şirketlerin yönetimsel ve pazarlama alanlarında farklı stratejiler uygulamalarını sağlayacak ve yeni sürece uyum sağlayabilen havayolları pazarda kalacak, uyum sağlayamayanlar pazardan elenecektir. Havayolu şirketleri küçülecek ve maliyetlerini düşürmeye çalışacaklardır. Ne yazık ki bu süreçte pek çok havayolu şirketi personel çıkarma, personeli az zamanlı çalıştırma, ücretsiz izin, filodaki yaşlı uçakları çıkarma, kargo taşımacılığına yönelme, frekansları azaltma, ölçek küçültme, sipariş iptali gibi stratejilerle ayakta kalmaya çalışmaktadır.  

 

Bu süreç havayollarının filo yapılarında da değişime gitmelerine neden olmuş, daha dinamik ve daha esnek bir filo yönetimine dönüşü sağlamıştır. Yalnız bu dönemde beni de üzen olay (bu uçağı çok sevdiğim için) A380 uçaklarının üretiminin durdurulma kararı alınması ve çoğu havayolunun filolarından bu jumbo jetleri daha erken emekli etmesi olmuştur. Artık havayolları operasyon maliyetleri daha az olan, destinasyonlarda birbiri ile ikame edilebilir, kısa ve orta mesafeye uygun yeni teknoloji uçakları tercih etmektedir (A350 ve B787 gibi). Tarifeler yeniden yapılandırılmıştır. Yine çoğu şirket uçak siparişlerini iptal etmiş ya da ötelemiştir. Bu durum dolayısıyla en büyük uçak üreticisi olan Boeing ve Airbus’un da üretimlerini sınırlandırmasına ve zarar etmesine yol açmıştır (Airbus: 1.44 milyar euro zarar). Sektörün 2022’de dahi 2019’daki kapasite miktarından (ASK) daha aşağıda olacağı öngörülmektedir. 

 

Bu dönemde endüstri 4.0 dediğimiz dijital dünyaya uyum sağlayan havayollarının diğerlerine göre daha iyi durumda olduğunu ve olacağını görmekteyiz. Dünyada şu anda çok az havalimanında uygulanan “dijital havalimanı konseptlerinin” yaygınlaşacağı, ölçek yerine kapsam ekonomilerinin gelişeceği, eylem odaklı ve teknolojik altyapıya önem veren dijital çözümlerin ön plana çıkacağı, proaktif stratejilerin önem kazanacağı, sistemden ziyade paradigma dönüşümlerinin yaşanacağı zamanlardan geçmekteyiz. Bu kapsamda havayolu iş modellerinde de değişimler görmemiz mümkün. Birden fazla iş modeli iç içe geçebilir. Havayolları pazarda kalmak adına yaratıcı ve değişik çözümler denemek zorunda açıkçası. İşbirliklerinin ve birleşmelerin daha da artacağı açık. Yine yaratıcı fiyatlandırma stratejileri ortaya çıkabilir. Genel öngörü, eskiden havayolları için en önemli pazar bölümü olan iş amaçlı trafiğin (Business) düşeceği ve onun yerine eğlence amaçlı trafiğin (Leisure) artacağı yönünde. Yine First Class seyahatlerde de %35’lik dramatik bir azalma meydana geldi. Bu durumun iş jetlerinin kullanımını artıracağı ve üst sınıf yolcuların iş jetlerine yöneleceğini göstermektedir. Bu süreç bizlere sağlık krizinin iş modellerinde nasıl bir devrim yarattığını göstermesi açısından önemlidir. Yine bu dönemde çapraz uçuş hatları açılmıştır. Krizlere karşı hazırlıklı olmanın ve bir kriz planını mevcut bulundurmanın önemi de yine bu dönemde anlaşılmıştır. Gelecekte en çok büyümesi beklenilen pazar Çin olacaktır. Bu kapsamda, Çin pazarında gelecek 25 yılda 500 bin pilot ihtiyacı olacaktır. 

 

Peki bu krizin hiç olumlu etkisi yok mu? Havayollarının çok daha uzun dönemde düşündüğü yeniden yapılanma süreçlerini öne almaları, teknoloji altyapılarını iyileştirmek için hızlı çalışmalar içine girmeleri, dijitalleşmeye daha fazla önem verilmesi, eski uçakların filodan çıkarılma kararlarının öne alınması, işletme kültürünün entegrasyonu ve konsolide olma fikirleri örnek gösterilebilir. Tüm bu süreç yönetimleri dinamikliği artıracak bu da beraberinde verimliliğe yansıyacaktır. 

 

Her krizden alınacak dersler vardır. Havacılık sektörü de Covid krizinden sonra yeni stratejiler ve modellerle yoluna devam edecektir. Ben buna pandemik stratejiler diyorum. Örneğin, finansal sürdürülebilirliğin ve elinde nakit rezervi bulundurmanın ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Gereksiz bütün maliyetlerin kesilerek uçuşların artmasını teşvik edecek yeni yöntemlerin uygulanması gerektiği, sağlığın öncelikli faktör olarak ele alınma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Normal koşullarda her sene ortalama olarak %5 büyüme göstermesi beklenen havacılık sektöründe IATA, 2021 yılındaki yolcu sayısının 2019’daki yolcu sayısından %52 daha düşük olacağını öngörüyor. 

 

Krizler beraberinde değişim ve dönüşümleri de getirmektedir. Havacılık tarihinde yeni bir çağ başlamaktadır. Artık rekabet uzayda olacaktır. Virgin Galaktik şirketinin başlatmış olduğu uzayda seyahat kapsamında 600 bin kişi bu yolculuk için 250 bin dolar ödeyerek rezervasyon yaptırmıştır. 

 

Uzay turizmine hazır olun! 

 

Sevgilerimle… 

 

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği